Aşk, annelik veya bağ kurma hormonu gibi isimlerle bilinen oksitosin, kadınlarda özellikle doğum başladığında veya emzirme döneminde artışa geçiyor. Hipofiz bezi tarafından salgılanan bu hormon, aynı zamanda nöronlar arasında iletişim sağlayan nörotransmitterlerden biri. Uzmanlar, oksitosin hormonunun eksikliği durumunda, şefkat duygusunun azaldığını ve kaygı seviyesinde artış görüldüğünün altını çiziyor.
Hipotalamus tarafından üretilen ve hipofiz bezinin arka lobundan salgılanan oksitosin, sosyal bağları güçlendiren ve duygusal bağlılıkları artıran bir hormondur.
Oksitosin hormonunun artışa geçtiği pek çok durum vardır. Bunların başında cinsel ilişki gelir. Cinsel ilişki sırasında, özellikle orgazm anında oksitosin seviyesi artar. Bu durum, bağlanma ve duygusal yakınlık hissini güçlendirir.
Oksitosin, doğum sırasında rahim kasılmalarını tetikleyerek doğumu kolaylaştırır ve emzirme sırasında anne sütünün salgılanmasını destekler. Özellikle anneler ile çocukları arasındaki bağın kuvvetlenmesinde önemli bir rol oynar.
Oksitosin, stresle başa çıkma mekanizmalarını düzenleyerek vücudu rahatlatıcı bir etki yaratırr ancak oksitosin eksikliği, özellikle kadınlarda çeşitli fizyolojik ve psikiyatrik sorunlara yol açabilir.
Oksitosin seviyelerinin az olması, doğum sırasında rahim kasılmalarının yetersiz olmasına yol açarak doğumu zorlaştırır. Lohusalık döneminde ise emzirme ile ilgili problemler ortaya çıkabilir. Oksitosin eksikliği, duygudurum bozuklukları ve bazı ruh sağlığı bozukluklarının gelişimine de zemin hazırlayabilir.
Bazı kaynaklara göre 20 saniye boyunca öpüşmek veya 6 saniye boyunca sevilen birine sarılmak, oksitosin hormonunun artışına yardımcı olabiliyor. Ancak bu verilerin doğruluğu konusunda net bulgular söz konusu değil. Ayrıca meditasyon, sanatsal faaliyetler ve aroma terapi gibi etkinliklerin de oksitosin salgılanmasını artırdığı iddia ediliyor.