Fenerbahçe, UEFA Avrupa Konferans Ligi son 16 turunda Belçika temsilcisi Union Saint-Gilloise'yı deplasmanda 3-0 mağlup ederek tur kapısını araladı. Peki spor yazarları maç için ne dedi? İşte spor yazarlarının Union Saint-Gilloise - Fenerbahçe maçı değerlendirmesi...
Fenerbahçe, ligde pazar günü Pendik ile karşılaşacak olmasına karşın as kadrosuna yakın bir 11'le sahaya dizildi. Dzeko ve Ferdi dışındaki oyuncular sezonun büyük bölümünü zaten 11'de geçirmişti. Sarı-Lacivertliler ilk 20 dakika zorlandı. Karşılarında Belçika Ligi'nin lideri olan ciddi bir takım vardı. Gilloise, gücünü ilk dakikalardan itibaren gösterdi ancak golü Fenerbahçe buldu. Batshuayi tam bir golcü kurnazlığında topu hızlıca ağlara yollamayı başardı. ARTIK ÖNÜ AÇIK Çağlar'ın sakatlığı sonrası Ferdi'nin oyuna girmesi Fenerbahçe'ye daha çok yaradı. Süper bir sezon geçiren Ferdi, hem sol kanata hem de hücumlara hareketlilik kattı. Sarı- Lacivertliler, Ferdi sonrası maçın tek hakimi oldu. Savunmada büyük savaş veren Sarı-Lacivertliler, önemli bir avantajı elde etmeyi başardı. Fenerbahçe'nin Konferans Ligi'ni kazanması için oynaması gereken 6 maç bulunuyor. Ligde ise 10 karşılaşmaya çıkacak. Bana sorarsanız bu kupayı kazanmak, Süper Lig'i kazanmaktan daha kolay görünüyor.Fenerbahçe finale kadar gidebilecek güçte."Zorlu deplasmanda alınan avantajlı skor, önümüzdeki turlar için de olumlu sinyaller verdi. Bu kupada takımın önü daha açık... (Oktay Derelioğlu - Takvim)
"Konferans Kupası'nda Fenerbahçe'nin bu turda oynadığı rakip gibi her maçın özel bir durumu var… O yüzden farklı şekillerde değerlendirmek gerekir. Özellikle teknik adamaların bu tür maçlarda oyun seçimi çok önemlidir. Saint Gilloise çok dinamik ve atletik bir takım. Hem kontrayı iyi oynuyorlar hem de set oyununda çok başarılılar. Fenerbahçe rakibinin tüm bu güçlü yönlerine iyi çalışmış. Hem tedbirlerini üst seviyede aldı hem de istediği golleri buldu. Batshuayi'nin kendi ülkesinde golü bulmuş olması da onun adına özel bir görüntüydü. Bu kadar yüksek tempo ile oynayan böyle bir takımın hamlelerine tüm maç boyunca karşılık verebilmek kolay değil. Fakat Fenerbahçe'de tüm oyuncular muazzam konsantreydi. Hep oyunun içerisinde kaldılar. Aynı tempo ile de karşılık verdiler. İsmail, Osayi, Djiku Oosterrwolde ve oyuna girdikten sonra Ferdi harika savunma yaptılar. Etkili ve yüksek tempoya aynı ölçüde karşılık verdiler. Özellikle 2. yarı Saint Gilloise oyunu riske ederek arkada ciddi boşluklar bıraktı. Fenerbahçe çıkış paslarında biraz daha sakin ve organize olabilseydi çok daha fazla net pozisyonlar bulabilirdi. Hücum oyuncularının 2. yarıda bir türlü yapamadığı çabuk çıkışı Oosterwolde herkese ders verir gibi yaptı ve 2. golü attı . Savunmadaki muazzam başarısının yanına bu golü de ekleyerek açık ara maçın adamı oldu. Cengiz, Tadic, Szymanski hücum tarafında istenilen ölçüde katkı yapamasalar da takım savunmasında onlarda taşın altına elini koydular. Bu seviyelerin temposu bu. Bunu yaptığın sürece basamakları çıkmak mümkün hale geliyor." (Ali Gültiken - Sabah)
Fenerbahçe en kısa yoldan rakip kaleye gitmeye çalışan, taçlar dahil her tür duran toptan etkili olmaya çalışan Union’a karşı hem tempo olarak karşılık verdi hem çabuk savunmaya geçerek pozisyon vermedi hem de duran toptan Batshuayi ile golü yaptı. Savunmada Djiku ve Çağlar, sakatlanınca Oosterwolde, ortada Tadiç, İsmail Yüksek ve önde Batshuayi ilk yarıda oyunu rakibine bırakmayan Fenerbahçe’de top ayağına geldiğinde nefes aldıran oyunculardı. İlk yarı bittiğinde Fenerbahçe için tek negatiflik Çağlar’ın sakatlanması oldu. 2. yarıya Union hızlı başlamak istese de Fenerbahçe’nin iki ismi adeta bir cengaver gibi oynadıkları gece de buna izin vermediler. Djiku ve İsmail Fenerbahçe’nin sigortası oldular. Hücumda Tadiç ve Ferdi ile yakalanan fırsatlar kolay harcandı. Aynı ciddiyetle devam ederse… Union ne akan oyundan ne de duran toplardan ki uzun bir takım olmasına rağmen net fırsat olamadılar. Oosterwolde, Dzeko pasında takımını rahatlattı. Son dakikalarda penaltıdan skoru belirleyen Tadic, tur kapılarını sonuna kadar araladı. Fenerbahçe deplasmanda olmasına rağmen maçı her saniyesini ciddiyeti elden bırakmadan aynı zamanda da soğukkanlı şekilde oynayarak kazanmayı başardı. Şöyle bir bakınca 3 maç daha bu ciddiyetle oynarsa Atina’daki finale adını yazdırmaması için hiçbir sebep yok Fenerbahçe’nin. (Erman Özgür - Fanatik)
Real Madrid uzak ara lig lideri. İlk iç saha yenilgisini geçen hafta Panathinaikos karşısında almışlardı. Bu maça biraz daha konsantre olup, reaksiyon göstermeleri bekleniyordu. Ama Fenerbahçe Beko öyle kararlı bir başlangıç yaptı ki, son şampiyonu bir an için olsa maçın içine sokmadı. Evinde 90’lı sayılara rahat ulaşan Real Madrid’i ilk yarıda sadece 33 sayıda tutmuştu Fenerbahçe savunması. Ne Campazzo, ne Musa, ne Tavarez oyunun içine giremedi. Calathes önderliğinde hücum organizasyonları ise harika işledi. Hayes-Davis istikrarlı oyununu Real karşısında da sürdürdü. Sertaç, sonrasında da Motley pota altında ciddi hakimiyet kurdu. Tavarez ve Fournier gibi iki pivotu olan ve pota altının kralı konumunda bulunan Real’e karşı ribauntlarda kurulan 45’e 30’luk üstünlük takımın ne kadar istekli ve ne kadar dominant olduğunun da bir göstergesiydi. Son dönemde çok formda olan Biberoviç, yine kenardan gelen Wilbekın ciddi skor katkıları verdi. Böyle bir deplasmanda 30 üçlük kullanıp, bunlarını 22’sini kaçırmak ve buna karşın kazanmak da büyük beceri ister. Bu kadar kötü bir şut yüzdesine rağmen hücum ribauntlarını kovalamak, geriye iyi koşmak, top kayıplarını sınırlamak galibiyetin anahtarı oldu. Daha çok isteyen, daha çok mücadele eden, daha çok konsantre olan taraf Fenerbahçe Beko’ydu ve Madrid deplasmanında sonuna kadar hak ettiği bir galibiyet aldı hem de tam 6 yıl sonra. Yaklaşan Play-Off öncesi puanın yanı sıra mental olarak da kritik bir eşik atladı bence Sarı-Lacivertliler. Şu ana kadar çıktıkları 14 deplasman maçının 10’unu kaybetmişlerdi. Böylesine büyük bir dış saha galibiyetleri yoktu. Şimdi özgüven kazanımı ve mental olarak güçlenme anlamında da önemli bir iş başardılar. Tebrikler Fenerbahçe Beko... (Gökhan German - Fanatik)
St. Gilloıse’yi çok iyi tanıdığını iddia eden ve bize bu takımı yorumlayanları dikkate alsaydık, maçı nerdeyse oynamadan kaybettik sanacaktık. Bu yorumu yapanlar Fenerbahçe’nin kadrosundaki yıldızları ve onların Avrupa tecrübelerini dikkate almamıştı. İsmail Kartal’ın sahaya sürdüğü 11 cesaret işiydi. Dzeko ve Ferdi kulübeye, Batshuayi ve Oosterwolde (Süper oynadı, süper bir gol attı) sahaya. Oyunun ilk bölümünde ofansif futbolu çok iyi oynadığı söylenen Belçika takımı, duran toplar (Kornerler) dışında Livakoviç’i fazlaca rahatsız etmedi. Oyun başa baş giderken bir duran top sonrasında Batshuayi’nin (Çok arzulu ve istekli oynadı) attığı gol hem anlamlı hem de rakibin dengelerini bozuyordu. Devre sonlarına doğru Çağlar’ın sakatlanması, elde stoper olmayışı ile Oosterwolde stopere, oyuna giren Ferdi kendi mevkine geçiyordu. İlk 45 dakikada iyi mücadele eden Sarı-Lacivertli takımda Fred’in sahada oluşu bile arkadaşlarına büyük güven veriyordu. İkinci bölümde ev sahibi daha atak gözükse de Fenerbahçe ani ataklar ile net pozisyonlar buldu. Bu yarıda İsma il Yüksek’in performansı müthişti. Son 20 dakikada İsmail Kartal, yorulanları (Cengiz, Fred, Szymanski, Batshuayi) dışarı alıp; Kent, Kruniç, Mert Hakan ve Dzeko’yu oyuna aldı. Fenerbahçe skoru korumaya devam ederken sahneye çıkan Osterwolde müthiş bir depar, müthiş bir vuruşla Belçika takımının ipini çekti. Tadiç’in penaltısı ise gecenin keyfi oldu. Rakibi alıcı gözüyle ilk defa seyrettim. Bu takım Kadıköy’de Fenerbahçe’ye ne direnebilir, ne de kafa tutabilir. Maçtan önce “Akıllar nerede” demiştik. Fenerbahçe‘nin aklı demek ki bu kupada... (Faik Çetiner - Fanatik)